Yüzyıllık bilimsel gözlemler ve insanlığın evrene dair vizyonunu sürekli zorlayan teorik bilgiler ışığında, nihayet evrenin sonsuz olduğunu söyleyebiliriz. Ya da en azından, bildiğimiz her şeye meydan okuyan, karmaşık bir sonsuzluk…
Öncelikle kesin olanla başlayalım: Genişleyen bir evrende yaşıyoruz. Peki evren genişliyorsa, mantıksal olarak akla şu sorular geliyor: Nereden genişliyor? Nereye doğru genişliyor? Evrenin bir merkezi ve bir sınırı var mı?
Genişleyen bir evreni hayal etmek için sık sık kullanılan iki popüler benzetme var: Bir balonu şişirdiğimizde üzerindeki noktaların birbirinden uzaklaşması veya pişen ekmeğin içindeki kuru üzümlerin birbirlerinden ayrılması. Bu benzetmeler faydalı olsa da, hemen akla bir sorunu getirirler: Hem balonun hem de ekmeğin bir merkezi ve bir kenarı vardır. Peki evrenin merkezi nerede?
Astrofizikçi, bilim eğitimcisi ve bilim iletişimcisi olan Paul M. Sutter; işte bu sorunun rahatsız edici ve kafa karıştırıcı cevabını şöyle veriyor: Büyük Patlama’nın bir merkezi yoktu!
Büyük Patlama nerede başladı? Cevap aslında “heryerde.” Hem burada, hem de en uzaktaki galakside… Büyük Patlama, uzayın bir noktasında meydana gelen bir patlama değildi; uzayın kendisinin bir patlamasıydı. Tanımı gereği, her yer evrenin bir parçası olduğu için, Büyük Patlama da her yerde, aynı anda gerçekleşmek zorundaydı. Bu, uzayda bir yer değil, bir zamandı. Dolayısıyla, evrenin genişlediği sabit bir merkezden bahsetmek imkansız, çünkü her nokta, genişlemenin başladığı o anın merkezi.
Evrenin “dışı” diye bir şey yok
Merkezin yokluğunu kabul ettikten sonra, madalyonun diğer yüzüne geçelim: Evren genişliyorsa, nereye doğru genişliyor?
Bu noktada zihnimiz, evrenin bir duvarı, bir sınırı olduğunu ve bu sınırın dışındaki “hiçliği” doldurmak üzere genişlediğini hayal etme eğilimine girer. Ancak bilim insanları, bu zihinsel imgenin yanlış olduğunu söylüyor.
Evrenin “hiçbir şeye doğru genişlemediğini” söylemek bile hatalı bir çağrışım yaratır. Çünkü “dışarısı” dediğimiz yer, boş olsa bile bir varoluşu ifade eder; konumları, noktaları ve bir şeylerin olduğu bir bölgeyi ima eder. Oysa evren, tanımı gereği, var olan tek şeydir. Fiziksel gerçeklikte evrenden başka hiçbir şey yoktur.
Bir kenar, bir bölgeyi diğerinden ayırır; ancak evren, tüm bölgeleri aynı anda içerir. Eğer bir kenarı olsaydı, o kenarın dışına çıkmayı hayal edebilirdik. Fakat bilimsel kabullere göre bu mümkün değil. Evrenin bir dışarısı yoktur, bir kenarı yoktur. Sadece evren vardır. Bu sonsuz ve kenarsız yapı, evrenin sınırları hakkındaki en şaşırtıcı ve bir o kadar da kabul edilmesi zor gerçektir.